English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Colloquial | ||||
Colloquial | be certain that (something will happen or is the case) v. | (bir şeydin olacağından/olduğundan) emin olmak | ||
Tom said that Mary was certain that John had to do that. Tom, Mary'nin John'un bunu yapmak zorunda olduğundan emin olduğunu söyledi. More Sentences |
||||
Colloquial | be certain that (something will happen or is the case) v. | (bir şeyin olacağını/olduğunu) kesin olarak bilmek | ||
Idioms | ||||
Idioms | make certain (that) something v. | bir şeyi garantiye almak | ||
Idioms | make certain (that) something v. | bir şeyi kesinleştirmek | ||
Idioms | make certain (that) something v. | bir şeyden emin olmak |